Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde kasabanın birinde Geppetto isimli ihtiyar bir oyuncak ustası yaşarmış. Geppetto usta, tahtadan yaptığı oyuncakları satarak geçimini sağlıyormuş. İhtiyar Geppetto ustanın hiç çocuğu yokmuş. O kadar çok çocuk hasreti çekiyormuş ki bir çocuğunun olması için dünyaları verirmiş.
Yine günlerden bir gün Geppetto usta oyuncak yapmak için ormana kütük toplamaya gitmiş. Tam da oyuncak yapmaya uygun bir kütük kestirmiş gözüne. “Bununla dükkana gider gitmez ilk işim bir kukla yapmak olacak.” demiş. Kütüğü alıp dükkana doğru yol almış. Geppetto usta gelir gelmez işe koyulup kütüğü yontamaya başlamış. Fakat kütüğü her yontuşunda kütükten “Ah!!” diye ses geliyormuş. Geppetto usta sağa sola bakıp “Allah Allah bu seslerde neyin nesi?” demiş. Fakat etrafta kimsecikleri görememiş. “ Galiba yanlış duydum.” deyip kütüğü yontmaya devam etmiş. Kuklanın önce gövdesini, sonra başını sonra da kol ve bacaklarını yapıp tüm parçaları birleştirmiş. Tüm parçaları birleştirdikten sonra kuklayı sandalyenin üzerine koymuş. Etrafı temizlemeye koyulmuş. Tam etrafı temizlerken “Hey, merhaba!” diye bir ses işitmiş. Durup etrafı kolaçan etmiş fakat kimseyi görememiş. Galiba tekrar yanlış duydum diyerek etrafı temizlemeye devam etmiş. Bir süre geçtikten sonra sandalyenin üzerinde oturan kukla birden kalkıp hareket etmeye başlamış. Geppetto usta kuklanın hareket ettiğini görünce hayretler içerisinde “ Aman Allah’ım bu kukla gerçek. Adeta bir çocuk. Ah ne kadar da çok istemiştim bir çocuğumun olmasını…” demiş. Kukla insanlar gibi etten, kemikten değilmiş fakat oynuyor, dans ediyor, gülüyormuş. Geppetto usta kuklayı kucaklayıp dizlerine oturtmuş. “Sen tıpkı bir çocuğa benziyorsun, ismin Pinokyo olsun mu?” diye sormuş kuklaya. Kukla da başını sallamış evet dercesine. O günden sonra Geppetto usta Pinokyo’yu yanından hiç ayırmamış. Her gün beraberlermiş.
Günler, haftalar, yıllar geçmiş. Pinokyo büyümüş. Geppetto usta Pinokyo’nun okula gitmesi gerektiğine karar vermiş. Fakat Pinokyo’nun okulda kullanması için ne kalemi ne de defteri varmış. Geppetto usta elini cebine atmış. Son parasını da Pinokyo’ya vermiş ve demiş ki “ Bu parayı al benim canım çocuğum. Kendine kalem ve defter al oradan da okuluna git” demiş.
Pinokyo parayı alıp sevinç içerisinde yürümeye koyulmuş. Sağa sola bakarak giderken etraftaki kalabalık dikkatini çekmiş. Kalabalığı yarıp en içe doğru ilerleyip neler olduğunu çözmeye çalışmış. Kalabalığın olduğu yerin önünde büyükçe bir çadır duruyormuş. Bu çadır şehre sirk gösterisi için gelmiş. Çadırın önünde bir palyaço müşteri çekmek için bağırıp, şarkılar söylüyormuş. Pinokyo çadıra girmeye çalıştığında palyaço ona içeriye biletsiz giremeyeceğini eğer girmek istiyorsa karşıdan bilet alabileceğini söylemiş. Pinokyo da sirkin içini çok merak ettiği için Geppetto ustanın kalem defter alması için verdiği parayla gidip bilet alıp içeriye girmiş.
İçeri geçince etrafa bakmış. Sonra da sahneyi görmüş. İçinden “Aaa bunlar tahtadan kuklalar” demiş ve onların arasına doğru gitmiş. Kuklaları izleyen seyirciler Pinokyo’ya kızıp, oradan çekilmesini söylemişler. Çünkü Pinokyo diğer seyircilerin sahneyi görmesini engelliyormuş. Sahnenin arka tarafında bulunan kuklaları oynatan hayalbaz Pinokyo’nun ipler olmadan, istediği gibi hareket ettiğini görmüş. İçinden haince düşünmüş “Bu kukla beni zengin edecek… nereye gidersek gidelim sirkimiz bu kukla sayesinde dolup taşacak” demiş. Oyunu bitirip bir çırpıda Pinokyo’yu yakalayıp kafese koymuş.
Pinokyo üzüntüyle kafesin içinde oturup kara kara düşünüyormuş. “Keşke babamın verdiği parayı onun dediği şeyler için harcasaydım böyle olmayacaktı” deyip ağlamaya başlamış. Pinokyo’nun içli içli ağlayışını duyan iyilik perisi kafesin yanına gelip Pinokyo’ya “ Babanı dinlemediğin için şu an buradasın sevgili Pinokyo. Am görüyorum ki çok pişmansın. Ve ben de seni buradan kurtaracağım” demiş iyilik perisi. Pinokyo’yu serbest bırakıp eline bilet aldığı kadar para verip dışarı çıkarmış.
Pinokyo parasına ve özgürlüğüne kavuştuğu için mutlu mutlu okulun yolunu tutmuş ilerlerken onun bu keyifli halini gören kurnaz kedi ve fare “Nereye böyle keyifli keyifli?” diye sormuşlar. Pinokyo da okul için kalem defter alacağını söyleyince kurnaz kedi ve fare bir plan yapıp Pinokyo’nun elinde olan parayı almak için ona” Zengin olmak istemez misin? Okula gidip ne yapacaksın ki?” Sen ver paranı bize biz o parayı sihirli tarlaya ekip paranı çoğaltalım” demişler. Pinokyo’da söylenilenlere inanıp parayı kurnaz kedi ve fareye uzatmış. Parayı alan kurnaz kedi ve fare hemen oradan kaçmışlar.
Orada öylece kalakalan Pinokyo’nun yanına iyilik perisi gelmiş. Pinokyo’ya “Hala defter kalem almadın mı sen?” demiş. Fakat bu soruyu sorarken parasını kurnaz kedi ve fareye verdiğinden haberdarmış. “Bana sakın yalan söyleme Pinokyo yoksa seni cezalandırırım” demiş fakat Pinokyo uyarıya aldırmadan yalan söylemeye başlamış. “Defterimi ve kalemimi aldım okula bıraktım” demiş. Yalanlarının ardı arkası kesilmemiş. Pinokyo’nun yalan söylemeye devam edeceğini anlayan iyilik perisi sihirli değneğini oynatıp Pinokyo’ya sihir yapmış. Cezası her yalan söylediğinde burnunun uzamasıymış. Pinokyo ne olduğunu anlayamamış. İyilik perisinin uyarısını hatırlamış fakat artık çok geçmiş. Pinokyo’nun burnu o kadar uzamış ki sağa sola dönemez olmuş. Sonunda dayanamayıp çok pişman olduğunu dile getirerek periye olan biteni anlatmış. İyilik perisi de Pinokyo’nun pişman olduğunu görüp burnunu eski haline döndürmüş. Kurnaz kedi ve fareye kaptırdığı parayı Pinokyo’ya verip oradan ayrılmış iyilik perisi. Gitmeden önce de parayı okul için kullanmasını tembihlemiş.
Pinokyo periden geri aldığı parayla mutlu mutlu okulun yolunu tutmuş giderken birden bağırarak biri yolunu kesmiş. Bu onu sirkteyken yakalayıp kafese kapatan hayalbazmış. “Sirkten nasıl kurtuldun bilmiyorum ama bu sefer elimden kaçamayacaksın!” deyip bir çırpıda Pinokyo’yu bacağından tuttuğu gibi denize fırlatmış. Pinokyo ne olduğunu anlamadan kendini denizde bulmuş. Pinokyo’nun vücudu tahtadan olduğu için suya batmayıp suyun üzerinde duruyormuş. Suyun üzerinde öylece durabilmesi Pinokyo’nun hoşuna gitmiş.
Kendince kollarını bacaklarını yüzer gibi hareket ederek kıyıya doğru yüzmeye çalışırken kendini karanlık bir yerde bulmuş. Meğer bir balık Pinokyo’yu yutmuş. Pinokyo akşam olmasına rağmen eve dönmeyince babası çok merak etmiş. Onu aramak için ormana gitmiş. Sağdan soldan sirkin sahibinin Pinokyo’yu tutsak ettiğini sonra elinden kaçtığını sonra tekrar yakalayıp onu denize attığını öğrenmiş. Denizin kenarında duran balıkçılardan birine Pinokyo’yu aramak için rica etmiş. Balıkçı da kabul etmiş hemen yola koyulmuş.
Bir süre gittikten sonra çok şiddetli bir fırtına çıkmış ve balıkçının kayığı alabora olmuş. Geppetto usta ile balıkçı kendileri su da bulmuşlar. Geppetto usta yüzmeyi bilmiyormuş. Suyun dibine batarken aynı balık Geppetto ustayı da yutmuş. Geppetto usta ne olduğunu anlayamadan bir çocuğun ağladığını işitmiş. Ses çok tanıdık geliyormuş. Biraz ilerledikten sonra çocuğun Pinokyo olduğunu görmüş. Hemen koşup sarılmış Pinokyo’ya. “ Ah Pinokyo seni çok merak ettim. Çok şükür ki hayattasın.” Pinokyo da babasına sarılıp ağlamış. Geppetto usta da Pinokyo’nun gözyaşlarına dayanamayıp o da ağlamış. Bu ağlamaları duyan iyilik perisi hemen oraya gelmiş. Hallerine çok üzüldüğünden hemen onları balığın midesinden çıkarıvermiş.
O günden sonra artık Pinokyo babasını hiç üzmemiş. Akıllı uslu bir çocuk olmuş. Hiç mızmızlanmıyor her gün okuluna gidip geliyormuş. Geldikten sonra da dükkanda babasına yardım ediyormuş. İyilik perisi Pinokyo’yu her gün izliyormuş. Artık Pinokyo’ya bir hediye vermek istemiş. Hediyesi de Pinokyo’yu etten kemikten bir insana dönüştürmekmiş. Bir gün Pinokyo dükkanda babasına yardım ederken iyilik perisi değneğini oynatmış ve Pinokyo artık normal bir insanmış. Geppetto usta Pinokyo’nun bu halini görünce çok mutlu olmuş. Sevinçten ağlamış ve Pinokyo’ya sarılmış. Ve sonra baba, oğul sonsuza kadar mutlu mesut bir hayat sürmüşler.
Yorumlar