Minimal Sanat ve Minimalizm Nedir?

minimalizm

Minimal Sanat ilk defa 1965 yılında “Art Magazine” isimli dergide Richard Woliheimin tarafından “Minimal Sanat” isimli makale ile gündeme geldi. Modern sanatın amacı nesnelliği ve sadeliği ön plana çıkarmaktır. Soyut sanatın duyguya ve şekle verdiği öneme karşın minimal sanat nesnenin biçimsel özelliğine dikkat çekerek sembolizmi en aza indirmiştir. Buna bağlantılı olarak minimalist sanatçılar çoğunlukla heykel sanatına ilgi göstermiştir. Robert Morris, Donald Judd ve Carl Andre bu akımın en önemli sanatçılarıdır. Minimalizm, kendisinden önce ortaya çıkan sanat akımlarının etkisi ile oluşmuş yeni bir akımdır. Bu akımların ortak özellikleri arasında nesnellik ve sadecilik özellikle dikkat çekmektedir.

1959 yılında Frank Stella’nın siyah çizgili resim serisi oldukça dikkatleri çekmiş ve New York’ta sanat severler tarafından olumlu tepkilerle karşılanmıştır. New York’ta düzenlenen 16. Amerikan sergisi içerisinde Frank Stella’nın dört ayrı tablosu yer almaktaydı. Bu dört tablodan biri “The Marriage of Reason and Squalor” isimli tablodur. Bu tablo siyah zemin üzerine beyaz ince çizgiler U şeklinde sıralanmıştır.

1966 yılında New York’ta yer alan Jewish Museum’da bir heykel sergisi düzenlendi. Bu heykel sergisinin konusu Minimalizm’di. 1969 yılında ise Hollanda’da yer alan La Haye kentinde Minimalist Sanat Sergisi düzenlendi ve bu sergi tüm Avrupa’yı gezdi. Minimalistlerin savundukları düşünce ise çağdaş sanat eleştirici bir görev görmektedir. Yani çağdaş sanatlar sanatçının açıkladığı ve araştırdığı hedefleri sergilemektedir.

Minimalizm ve Minimal Sanatın Farkı

Minimal Sanat’ta diğer sanat türlerine oranla heykel sanatının daha fazla ön plana çıktığı ve geliştiği gözlemlenmiştir. Minimal Sanat’ın savunduğu görüş biçimin yalın, sade ve geometrik olmasıdır. Bu nedenle üç boyutlu tarzda resim sanatı ile ilgilenen ressamlar heykel sanatının yaşadığı problemler ile ilgilenmeden sanatlarını ortaya koymuşlardır.

Minimalizmin gelişmesini sağlayan bir başka sanatçı ise Carl Andre’dir. Carl Andre maddi zorluklar çektiği için demir yollarında işe başlamıştır. Bu durum onun dış dünyayı tanımasını ve mekânı kavramasını sağlamıştır. Farkındalığını sanatına da döken Andre için artık sanat durağan değildir. Bunu ortaya koyacak birçok sanat eserini oluşturmuş ve New York’ta yer alan Tibor de Nagy Galerisi’nde sergilenmiştir. İsimleri “Crib”, “Coin”, “Compound” olan bu üç eser çevre ile mekânı sıkıştırmış ve doğrudan izleyiciye biçim ilişkisi kurdurmuştur. Ayrıca “Yer Heykeli’ isimli bir heykel oluşturmuş ve bu eserinde diğer eserlerinin tersine mekânda değişim yaratır. Bu eserlerin ortak özelliği ise sergi süresince var olmaları ve sergi bitiminde söküldükten sonra kavram olarak kalmalarıdır. Yalınlık ve ilkellik heykele yeni bir anlam katmak yerine Minimal Sanat’ta görünen ile ortaya konanın aynı olması sağlanmaktadır. Yani görülen eser ne ise odur.

minimalist (1)

Kavramsal Sanat ile Minimalizm arasındaki ilişkiyi kuran sanatçı Sol LeWitt’tir. Sol LeWitt eserlerinde kendine özgü sanat anlayışını ve bunu sanatçının en açık şekilde ifade etmesine dikkat etmiştir. Sanatçı düşüncelerini derinleştirme amacına giderse bunu duygularla ile yapmamalıdır. Sanatçıya göre “Gerçekleştirilmiş her sanat yapıtının gerçekleştirilmemiş sayısız çeşitlemeleri vardır.” Burada sanatçının savunduğu görüş malzemelerin sanatı sınırlandıramayacağı ve düşüncenin sanata dönüşebileceğidir.