Zülfü Livaneli’nin yazdığı Konstantiniyye Oteli’nin öyküsü İstanbul’da geçiyor. Bir yılbaşı gecesine denk getirilen yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli’nin açılışı ile bir araya gelen İstanbul’un zenginleri restore edilmiş Bizans sarayına geliyor. Politikacısından fabrikatörüne kadar herkes otelin açılışında bulunuyor. İstanbul’un altındaki ölüler bile açılışa katılmaya karar veriyor ve bizi garip bir öykünün içerisine çekiyor. Doğan Kitapçılık’ın basımını yaptığı kitap 2015 yılında yayınlandı.
Konstantiniyye Oteli Kitap Özeti
Yedi yıldızlı bir otelin açılışı amacıyla İstanbul’un her türlü insanı toplanmıştır. Koca bir lobide bulunan bu insanlar İstanbul’un ta kendisidir. Otelin patronunun sağ kolu Zehra bu açılışı hazırlamış ve insanları davet etmiştir. Davet listesi 1 sayısından başlar. 1 numara şehrin en önemli kişisidir. Sayı büyüdükçe önem azalır. O sebeple sayı yükseldikçe kıskançlık, azaldıkça ego ortaya çıkmaktadır.
Lobide yazar tek tek masaları anlatmaya başlar. Profesörün gizli bilgileri, belediye başkanının kara işleri, henüz bir yazar adayı olan adamın onu cinayete bile götürebilecek intikam duygusu, otelin sahiplerinin nasıl zengin olduğu, hakimler ve onların davaları, gazetecilerin bilinmeyen tarafları gibi birçok öyküye tanık oluyoruz.
Bizans’tan beri rahat olmayan İstanbul’la Türkiye’yi özdeşleştiren yazar, Gezi Olayları, Güneydoğu Meselesi gibi birçok konuya da dokundurma yapıyor. Bir ara kitaptaki anlatımları hayvanlar yapmaya başlıyor. Bizans’tan günümüze hayvanların seslerini ve acılarını dinliyoruz. Maymunların tecavüze uğramasından köpeklerin ıssız bir adada güneş altında ölüme terk edilmesine dek birçok acı olayı okuyoruz.
Yazar olmak isteyen genç, kitap taslağını yayın evine gönderiyor. Yayınevinin fikir aldığı edebiyat öğretmeni ise kitap hakkındaki görüşlerini yanlışlıkla genç yazara gönderiyor. Genç yazarı yerin dibine sokan bir mail sayesinde genç yazar intikam ateşiyle dolup taşıyor. Batı edebiyatına düşkünlüğüyle tanınan genç yazar, edebiyat öğretmenini takip etmeye başlıyor. Öğretmen her boş kaldığında cebinden kitap çıkartıp okuyor. Bunları merak eden genç yazar da okuyor. Türk Klasiklerini okuyan öğretmen sayesinde çok geç tanıştığı Türk Klasikleri’ne hayran kalıyor.
Yorumlar