Geçmiş zamanların birinde birbirinden saygılı ve güzel 12 prensesi olan bir kral yaşarmış. Bu güzel mi güzel kızlar, büyük, şatafatlı ve görkemli bir odada güzelce yaşarlarmış. 12 tane olan ve çok sevip değer verdiği bu kızlarına kral, olabildiği kadar dikkatli şekilde davranıyormuş… Ayrıca kızlarını daima koruyor hatta ve hatta kızlar yataklarına gittiği vakitte onlara büyük odalarından çıkmamalarını tembih ediyormuş.
Sabah olup herkes uyandıktan hemen sonra evdeki herkesin garibine giden bir olay yaşanmış. Prenseslerin ayakkabıları yırtılıyormuş. Yattıktan hemen sonra 12 prenses sürekli zıplıyor, koşuyor hatta dans ediyor gibiymiş. Kral ise her sabah hayrete düşüyor ama sürekli yeni ayakkabılar almayı da ihmal etmiyormuş. Yine bunlara rağmen 12 güzel kızın yeni ayakkabıları aynı şekilde yırtılıyor ve adeta kullanılamaz hale geliyormuş. Kral ve yaverleri bu olayı anlamıyor ve çözemiyormuş.
Günler geçiyormuş, bir gün kral bu durumdan iyice usanmış ve herkese miş ki: “hanginiz, hangi yiğit bu kızların ayakkabı sorununu derhal çözer ise o kişi istediği birisi ile evlendireceğim ahali!” ancak bu işin sonuna bir kural daha eklemiş ve şöyle demiş: “Ancak, bu konu için başvurur ve çözemez ise işte o zaman kellesini alırım! Ona göre…”
Ülke içerisindeki kendine güvenen delikanlılar ve ülke dışarısından epeyce kişi gelmiş. Tamamı da günlerce 12 güzel kızın büyük odası önünde aylarca nöbet tutmuşlar onlar. Fakat, hepsinde aynı olay olan bir süre sonra uyuma baş göstermiş. Günlerce bu odanın kapısı önünde nöbet tutmalarına rağmen asla hiçbir genç bu ayakkabı sorununun sebebini çözemeyip çok üzülmüşler. Ayrıca bu delikanlılar da şaşırıyorlarmış. Tüm bunların yanında hâlen ayakkabılar eskidikten sonra yırtılmaya devam ediyormuş.
Sonrasında ise günlerde bir gün temiz kalpli bir genç adam da şansını denemeye karar vermiş. Bu genç, derhal sarayın yolunu tutmuş. Yolda ise yavaş yavaş yürürken birden bire karşısına bitkin ve zayıf bir kadın çıkmış. Kadının görünüşüne göre fikir yürüten genç, fakir birisi zannetmiş. Bu kadın genç adama, “evladım, açlıktan öleceğim neredeyse bana verebileceğin bir yiyecek var mıdır?” diye sormuş. Temiz kalpli olan ve genç adam, kadına yanında ne varsa hemen hemen tüm yiyecekleri vermiş. Aç ve yaşlı kadın bu konuya çok sevinmiş. Genç adama daha öncesinde bu yoldan geçen herhangi bir kişinin bile ona yardım etmeyip ayrıca yemek vermediğini söyleyivermiş. Yaşlı kadın, akıllı gencin diğer kişiler gibi olmadığını derhal anlamış ve bu genç adama sihirli güçleri bulunan bir pelerin armağan etmiş. Sonrasında adama demiş ki, “bu sihirli pelerini ne zaman ve nerede takarsan o zaman seni asla kimse göremez.” Gece saat 12’yi gösterir göstermez hemen pelerini tak ve 12 prensesin olduğu odaya gir. Bu sayede seni kimse görmez ve sırrı çözeceksin der. Ancak, gencin unutmaması gereken bir noktayı atladığını söyleyip lafına devam etmiş, “Prensesler sana ne ikram ederse onları asla yemeyeceksin ve içmeyeceksin.” demiş.
Temiz kalpli bu genç kadının söylediklerini yapmaya saraya gitmiş. Muhafızlara prenseslerin sırrını çözebilmek adına burada olduğunu hemen söylemiş ve odaya doğru yol almış. İlk gün bu genç adam, kapıda nöbet tutmuş ve 12 prenses arasından en büyük olanı elinde limonata ile gelmiş ve ikram etmiş. “Susadıysanız içebilirsiniz, limonatayı sizin için yaptık.” demiş. Temiz kalpli genç olan bu adam heyecandan yolda gördüğü yaşlı kadının söylediği her şeyi unutmuş ve getirdikleri limonatayı içmiş bile… Bunun ardından kısa süre içerisinde bu genç uykuya dalıvermiş. Sabah olmuş ve sonra genç uyanmış. Anlamsız şekilde etrafına bakınıyormuş. İkinci gece ise adam yine prenseslerin kapısının önünde nöbet tutmaya başlamış.
Bugün de 12 prensesin arasında ortanca olanı elinde bir bardak limonata ile gelmiş. Adam bütün gün kapıda nöbet tuttuğu için pek susamış. Getirdiği meyve suyunu anında içmiş ve yine derin bir uykuya dalıvermiş. Ertesi sabah ise uyandığında yaşlı kadının söyledikleri aklına gelmiş ve olayları hemen anlayıvermiş. “Prenseslerin bana verdikleri içeceklerin hepsinde uyku ilacı vardı, doğru ya!” demiş. Kral temiz kalpli genci ziyarete gelmiş ve “iki günden beri bu sorunu çözemiyorsun genç, bugün son günün eğer çözemez isen zindana atılacak ve asla bu zindandan çıkamayacaksın.” demiş ve hemen odadan çıkmış. Genç adam düşüncelere dalmış… Bu adam bu sırrı bugün çözmeliymiş. Akşam olduğu vakitte genç temiz kalpli bu adam yine prenseslerin olduğu odanın kapısında beklemeye başlamış. Bu sefer de 12 kızdan en küçük olan kız elinde portakal suyu ile gelmiş ve hemen genç adam artık olayı anlayıp teşekkür edip bardağı almış. Prenses odasına gider gitmez bardaktaki portakal suyunu bir saksının dibine dökmüş genç adam. Ardından o gece gerçekten de uykusu asla gelmemiş.
Saat gece tam 12’yi gösterdiği vakitte temiz kalpli bu genç adam pelerinini takmış ve o anda hemen görünmez olmuş. Yavaş bir şekilde 12 prensesin olduğu odanın kapısını açıvermiş. Ancak gördükleri karşısında oldukça şaşırmış bu adam. 12 güzel prenses ayakkabılarını giyinmiş, balo elbiselerini giymiş ve süslenmişler püslenmişler. Ve prenseslerden birisi ” gidin bakın nöbet tutan adam uyuyor mu?” diye sormuş. Prenseslerden birisi kapıyı açmış ve dışarı bakmış. Diğeri ise kulağını duvara yaslamış ve adamı dinlemiş. İşte o an da görünmez olan bu adam horlama sesi çıkarmış. Genç, akıllı bu adamın uyuduğunu zanneden prensesler, en büyük yatağı itmiş. Ellerini üç kez çırpmış ve daha sonrasında yatağın bulunduğu bölümden gizli olan bir geçit açılmış. Tüm prensesler bunun içine girmişler.
Genç akıllı adam da hemen peşlerinden gitmiş ve bu geçit, merdivenlerden aşağıya doğru iniveriyormuş. Yüzlerce basamaktan iner iken genç adam hemen önünde bulunan prensesin uzun olan eteğine yanlışlıkla basmış. Kız ise biri eteğime bastı demiş. Diğerleri ise “ya prenses burada kimse yok kendi kendine basmışsındır sakin ol.” demişler. Merdivenlerin tamamını indiklerinde ise ormana ulaşmışlar.
Gümüş yaprakları olan ağaçlar arasından geçmişler ve yürümeye hızlıca devam ettiler. Adam ağaçtan bir parça dal koparmış ve prensesleri takip etmeye devam etmiş. Biraz daha yürüdükten hemen sonra nehir kenarında durmuşlar. Nehrin kıyısında tam 12 kayık ve işlerinde ise 12 yakışıklı prens varmış. Herkes bir kayığa binivermiş. Adam da en son kayığa binmiş. Halen görünmezmiş tabii.
Nehrin karşısına gelmişler bir de ne görsünler? Büyük bir saray. Sarayın içerisinde ise müzik sesleri varmış. Bu seslerin neyin nesi olduğunu anlamaya çalışmış. Pencereden içeri doğru bakmış akıllı ve genç olan bu adam. Prensesler saraya girdikten hemen sonra sürekli dans etmeye başlamışlar. Asla yorulmuyorlarmış ve haliyle ayakkabıları da yırtılıyormuş. Adam ise kimseye görünmeden masadan altın bir bardak almış. 12 prenses sabaha kadar dans etmiş durmuş. Sabah olduğunda aynı yollardan saraya doğru hızlıca gelmişler. Ayakkabıları yırtılmış ve adam sırrı sonunda çözüvermiş.
Kral adamın yanına gelmiş ve sırrı çözüp çözemediğini sormuş. Adam çözdüğünü söyleyip hızlıca her şeyi anlatıvermiş. Kral başta inanmamış ancak adamın elindeki bardak ve dalı görünce inanmış. Sonucunda ise en büyük prenses ve akıllı genç adam evlenmişler.
Yorumlar